NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ رَافِعٍ
وَهَارُونُ
بْنُ عَبْدِ
اللَّهِ
الْمَعْنَى
قَالَا
حَدَّثَنَا
ابْنُ أَبِي
فُدَيْكٍ
عَنْ الضَّحَّاكِ
يَعْنِي
ابْنَ
عُثْمَانَ
عَنْ سَالِمٍ
أَبِي
النَّضْرِ
عَنْ بُسْرِ
بْنِ سَعِيدٍ
عَنْ زَيْدِ
بْنِ خَالِدٍ
الْجُهَنِيِّ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
سُئِلَ عَنْ
اللُّقَطَةِ
فَقَالَ
عَرِّفْهَا
سَنَةً
فَإِنْ جَاءَ
بَاغِيهَا
فَأَدِّهَا
إِلَيْهِ
وَإِلَّا
فَاعْرِفْ
عِفَاصَهَا
وَوِكَاءَهَا
ثُمَّ كُلْهَا
فَإِنْ جَاءَ
بَاغِيهَا
فَأَدِّهَا إِلَيْهِ
Zeyd b. Hâlid el-Cühenî'den
rivayet edildiğine göre,
Resûlullah (S.A.V.)'e
buluntu mal(ın nasıl bir muameleye tabi tutulacağı) sorulmuş, o (S.A.V.)'da
şöyle cevap vermiş:
"Onu bir sene ilân
et. Eğer arayıcısı gelirse, ona ver. Eğer gelmezse, onun kabını ve ağız bağını
tesbit et, onu malına kat. Eğer (onu harcadıktan sonra bir gün onun) arayıcısı
çıkıp gelecek olursa, onu(n değerini) kendisine veriver."
İzah:
Müslim, lukata; İbn
Mace, lukata, Ahmed b. Hanbel, II, 180, 203; V, 193.
Hadis-i şerif, yitik mal
bulan kimseye bir süre sonra bir kimsenin gelip de malın vasıflarını
sayarak onun kendisine ait olduğunu iddia etmesi hâlinde bu malı teslim
etmek gerektiğine delâlet etmektedir.
İmam Mâlik ile İmam
Ahmed'e göre, malı arayan kimsenin malm vasıflarım sayıp dökmesi hâlinde,
gerçekten ona ait olduğuna dair malı bulanın kalbinde bir kanaat hâsıl olursa,
malı ona teslim etmesi farzdır.
Hanefî ulemâsı, îmam
Şafiî ve cumhuru ulemâya göre ise, hadiste geçen "kendisine ver" emri
"nedb," ifâde ettiğinden malı bulan kimsenin, malın kendisine ait
olduğunu söyleyerek vasıflarım sayıp döken kimseye teslim etmesi farz değil,
mendubtur. Ancak malın kendine ait olduğunu iddia eden kimse bu iddiasını
delille isbatlayacak olursa, o zaman, bu malı ona teslim etmek farz olur.
Bu durum malın
harcanmasından sonra bile sâhabinin çıkması hâlinde, en azından malın
bedelinin ona ödenmesi gerektiğini yitik malın, onu bulanın elinde bir emânet
olduğuna/ ve sahibinin belirlenmesi halinde ona teslim edilmesi icabettiğini
gösterir.
Bu mevzuda Hattâbî
şöyle demiştir:
"Sonra ondan
yararlan" ifadesi, yitik bir mal bulan kimsenin usûlüne göre ve yeterince
onu ilan ettikten sonra, sahibinin çıkmaması halinde, sahibi çıkınca kendisine
bedelini ödemek şartıyla, onu harcayabileceğine, bunda hiçbir kerahet
olmadığına delâlet etmektedir. Her ne kadar İmam Mâlik; "O, ya senindir,
ya da kurdundur" mealindeki 1704 numaralı hadis-i şerife dayanarak
"çölde bir koyun bulup da yiyen kimse sonradan sahibinin çıkması halinde
o koyunun bedelini ödemekle mükellef değildir" demişse de bu hadiste
geçen '*eğer arayıcısı çıkıp gelirse onu(n değerini) kendisine veriver"
cümlesi aleyhine bir delildir.
Bu cümleye dayanarak
İmam Şafiî de "ister şehirde ister şehir dışında bulmuş olsun, bulduğu
bir koyunu yiyen kimse sahibinin çıkması halinde onu ödemekle
yükümlüdür," demiştir ki Hafız İbn Hacer'in dediği gibi, Hz. Peygamber'in
ona yeme izni vermeden önce sahibinin gelmesi halinde ona teslim etmeyi
emretmesi İmam Şafiî'nin bu görüşünü kuvvetlendirmektedir.